Heybeliada tarihi Ruhban Okulu'nda açılan 'Derin Akıntı' sergisi 22 Eylül'e dek Alper Aydın, Sibel Horada ve Hera Büyüktaşçıyan'ın yapıtlarını buluşturuyor. Açılışına AB Büyükelçisi Christian Berger'in de katıldığı sergi vesilesiyle, Adalar Denizle Yaşam ve Spor Kulübü'nün WWF ödülü'ne değer görülen, Türkiye'nin ilk mercan nakliyesi ve ekim projesi 'ADAMER' de, video ve fotoğraflar eşliğinde, kamuoyu ile paylaşılıyor. Evrim Altuğ'un kaleminden, Açık Dergi'de ve burada sizlerle paylaşıyoruz.
Bundan dört sene önce kurulan Adalar Denizle Yaşam ve Spor Kulübü Derneği (ADYSKD - www.adysk.org), önceki akşam İstanbul Heybeliada'daki tarihi Aya Triada Manastırı, diğer bir ifadesi ile Heybeliada Ruhban Okulu'nda düzenlenen ekolojik ruhlu bir tematik sergiye ev sahipliği yaptı.
'Derin Akıntı' isimli serginin açılışına, Adalar Belediye Başkanı Erdem Gül, Avrupa Birliği Delegasyonu Başkanı, Büyükelçi Christian Berger ve İzmir Karaburun Metropoliti, Heybeliada Ruhban Okulu Başkanı Kirilos Sykis de katıldı. Sergi kapsamında, alanında bir ilk olan 'Prens Adaları ve SuAltı Mucizeleri' ve bölgeye ilişkin diğer yayınların da tanıtım ve satışı da düzenlendi.
AB Büyükelçisi (www.avrupa.info.tr) Christian Berger, aralarında Açık Radyo programcılarından, akademisyen Asu Aksoy ile, Korhan Gümüş ve Fatih Özgüven'in yanı sıra, küratör Adnan Yıldız, Akbank Sanat Müdürü Derya Bigalı, İKSV İstanbul Bienali Direktörü Bige Örer ve Şef Cem Mansur ile oyuncu Lale Mansur'un ve bir çok sanat profesyoneli ile galeri sahibinin bulunduğu, yaklaşık 250 kişinin katıldığı sergi açılışında bir konuşma yaptı. Berger, deniz kirliliği ve iklim değişikliğiyle ile mücadeleye dikkati çekerek, serginin, sivil toplum bir araya geldiğinde neler yapabileceğini çok güzel gösterdiğini söyledi.
Büyükelçi, denizdeki kirliliğin gıda zincirine, sahillere, sürdürülebilir balıkçılığa ve turizme zarar verdiğini vurgulayarak, yazılı ve görsel basına şunları ifade etti: "Bu serginin açılında olmaktan çok mutluyum, bu nedenle sergide emeği geçen herkesi tebrik ederim. Denizdeki kirliliğe dikkati çektikleri için de çok mutluyum. Türkiye ile Avrupa Birliği arasında çevre alanında çok iyi bir işbirliği var. Burada açılan sergi de denizleri temiz tutmanın önemine işaret ediyor. Bu sergi denizlerimizi temiz tutmak için aktif olarak çalışanlara tekrar teşekkür etmek için bir fırsat oluşturuyor. Heybeliada'ya bizi davet edenlere de teşekkür ediyorum. Önümüzdeki hafta AB İklim Haftası gerçekleştirilecek. Bu hafta boyunca çevre ile ilgili daha fazla farkındalık yaratma imkanı buluruz diye ümit ediyorum. Bu sergiyle İklim Haftası öncesi çok önemli bir açılışa imza atılmış oldu".
İzmir Karaburun Metropoliti ve Heybeliada Ruhban Okulu Başkanı Kirilos Sykis ise sergiye ev sahipliği yapmaktan mutluluk duyduklarını belirterek, "Bu sergiyle de görebiliyorum ki hep beraber daha güzel ve daha mutlu bir dünya yaratabiliriz. Denizlere yapılan kötülüklerden hepimiz sorumluyuz, bunu üzüntüyle görüyorum. Deniz bir Allah vergisidir ve kendi içinde yaşamı olan bir dünyadır. Bu dünyadan faydalanıyoruz. Denizlerimizi hep birlikte güzelleştirmeliyiz. Denizlere ağları atarken tüm canlıları düşünmemiz gerekiyor. Bu hepimizin sorumluluğu. Denizler için bir şeyler yapma fırsatını bize verdiğiniz için çok teşekkür ederiz" diye konuştu.
Özge İnal danışmanlığında bir araya gelen sanatçılar Alper Aydın, Hera Büyüktaşçıyan ve Sibel Horada, 'Derin Akıntı' başlıklı sergide, Marmara Denizi su altı yaşamından yola çıktı. 22 Eylül'e dek saat 09.00 ile 16.00 arası izlenebilecek sergiye ADYSKD kapsamındaki çalışmalara dair, Serco Ekşiyan ve Ferhan Coşkun'un su altı fotoğraf ve videolarından oluşan belgeler de refakat ediyor. Eserler, 1844 tarihli okulun eski sınıfları ve bahçesinde sergileniyor. Daha önce de farklı kültürel etkinliklere kapısını açan okul, bahçesindeki botanik zenginliği, eşeği, tavşanları, tavus kuşları ve tavukları ile horozlarıyla da 'Nuh'un Gemisi'vari bir his yayıyor.
Vaktiyle Büyükada Rum Erkek Lisesi olarak da bilinen eski Manastır, Hıristiyanlığın Kutsal Üçlüsü’ne (Aya Triada) ithaf olunmuş. Adalar Dergisi'nden edindiğimiz bilgilere bakılırsa, 1063'de Bizans İmparatoriçesi Katerina Komnini tarafından, manastıra hediye edilmiş el yazısı bir İncil üzerinde Heybeliada (Yunanca adı Halki) Aya Triada Manastırı ifadesi kullanılmış. Burası, Bizans sarayı için bazen dinlenme, bazen sürgün yeri olarak hizmet vermiş.
İstanbul’un fethinden sonra da faaliyetlerini sürdüren manastırda, 1844'de, Patrik IV. Germanos destekleriyle, Ruhban Okulu açılmış. Manastır ve okul, 1894 yılındaki büyük depremde yıkılmış; ardından II. Abdülhamit’in izniyle yeniden yapılmış ve 6 Ekim 1896’dan itibaren de yeni binasında faaliyetlerini sürdürmeye başlamış. 17 dönüm arazinin içindeki, kuşbakışı görünüşü Yunan alfabesinin ‘pi’ harfi şeklinde olan bina, bir bodrum ve iki kattan oluşmakta. Binanın bodrum katında yemekhane ve kütüphane; giriş katında sınıflar, laboratuvarlar, revir ve yatakhane; ikinci katında büyük tören salonu, müdür ve öğretmen odaları ile teoloji öğrencilerinin yatakhanesi bulunuyor. Kurum, hibe yoluyla oluşturulan ve 'efsanevî' içerikleriyle sayısı 80 bini geçen kitabı barındıran, tarihi kütüphanesiyle ayrıca dikkat çekiyor. Burada, ilahiyat ağırlıkta olmak üzere, tarih, Latin dili ve edebiyatı, hukuk, coğrafya, arkeoloji ve sanat tarihi konularında da bir çok kitap bulunuyor.
Sergi, manastır girişi önündeki Alper Aydın yapıtı ile başlıyor. Eserini, sergiye katılan öteki isimlerin yaptığı gibi üç dildeki tanıtım metniyle yalnız bırakmayan Aydın, Adalar bölgesi denizi derinlerinde canlı popülasyon ve mercan resiflerine ağır zararlar veren, avlanma sırasında kayalara takıldığı için denizde bırakılan, dipte 'pasif avlanma'ya devam eden hayalet ağları, çalışmasında ana malzeme ediniyor ve okul bahçesine İstenmeyen Misafir isimli bu 'ekolojik ibret'in karamsar anıt - heykelini yerleştiriyor.
Ruhban Okulu’nun kullanılmayan sınıflarından birinde, göç halindeki bir mercan popülasyonunun üyeleri misafir ediliyor. Sibel Horada, Ruhban Okulu’nun kullanılamayan sınıflarından birinde, göç halindeki bir mercan popülasyonunun bireylerini ağırlıyor. Yassıada ve Sivriada’da süregelen yoğun inşaat faaliyetinden etkilenerek tehlike altına giren sarı mercanlar, ADYSK’nın, Doç. Dr. Nur Eda Topçu bilimsel danışmanlığında yürüttüğü, WWF ödüllü ADAMER (http://www.adamer.org/?pnum=21&pt=Proje+Amac%C4%B1+ve+Detaylar%C4%B1) projesi kapsamında, Neandros (Tavşan) Adası’na taşınıyor.
‘Ekosistem inşacıları’ olarak tanımlanan mercanlar, pek çok farklı canlıya habitat oluşturarak, çevrelerindeki biyolojik çeşitliliği arttıran canlılar olarak biliniyor. Karasal kökenli çökelti nedeniyle yetiştikleri kayalarda yaşayamaz hale gelen mercanların kitlesel ölümleri, su altı yaşamının iyice kısırlaşması anlamına geliyor. Neandros Adası’na taşınan mercanların göçünü görünür kılmayı hedefleyen sanatçı, Göç Dalgası adlı yerleştirmesinde bu mercanların bir kısmını izleyiciyle Heybeliada Ruhban Okulunda, farklı bir derinlikte buluşturuyor.
Sanatçı Horada'nın manastıra taşıdığı mercanlar, 'Kılçık III ve IV' eserleriyle etkinliğe katılan Hera Büyüktaşçıyan'ın ifadesiyle su altına hayat katan, 'denizin ağaçları' olarak da biliniyor ve su altındaki canlılığı koruma adına kelimenin tam anlamıyla birer can damarı vazifesini üstleniyor.
Büyüktaşçıyan'ın bronz malzeme ile ürettiği ve okul koridorlarında yankılanıp, kimi sıralarda mahzun biçimde uyuyan soyut kılçık biçimleri ise, sanatçının kendi ifadesiyle Türkiye'den yaşanan entelektüel ve ekonomik göç dalgası ile gittikçe azalan insan değerini temsil etmesi bakımından da, hayli dramatik bir gönderme haline geliyor.
Hera Büyüktaşcıyan, aldığımız resmî bilgiye göre, Kılçık III ve IV başlıklı iki yerleştirmesinde zamanın ağlarına takılıp, yitip giden, diplerde her geçen gün üzerine eklenen hafıza parçacıklarıyla, kemikleşen geçmişin hayaletlerinin fısıltılarını, okul sıralarında gün yüzüne çıkarıyor. Kılçıklar, sanatçıya bakılırsa, kimi zaman vahşi dalgalarla ait olduğu kıyılardan koparılıp uzaklara savrulanlar, kimi zaman tarihin ağırlığını biriktirmiş bedenleri ve nesneleri artık yüzeyinde taşıyamayan suların dibine çökenler ve zamanın ördüğü sonsuz ağlara ayakları dolanıp takılan ancak halen nefes alan batıkların birer hatırlatıcısı niteliğinde.
Büyüktaşçıyan, Kılçık III başlıklı kinetik heykeliyle, kimsenin duyamadığı ve derinliklerde var olanların, zamanlar ötesi titreşimlerini yayarak, belleğin sonsuz varlığına işaret ediyor. Birbirine çarpan her ayak, sonsuz bir çınlama ile var olduğu mekânın taşıdığı ruhla birleşiyor ve bir batıktan, su yüzeyine çıkarak, kendini hatırlatan bir varlığa dönüşüyor.
Heybeliada Ruhban Okulu’nun geçmişte düşünce üretimini var ettiği sınıflarından birinde yer alan sıralara yerleşmiş Kılçık IV ise, yapının belleğinin derinliklerinde yatanlara işaret ediyor. Sıraların üzerinde uzanan her bir 'kılçık' izleyiciye nefesini tutup bilinmeyen zamanın derinliklerine dalarak , tarihle yitip giden düşüncelere, kara parçalarına, ya da kolektif belleğe dair parçacıkları birer batık keşfeder gibi bularak sorgulamaya davet ediyor.
Yine, Adalar'da bulunan eski Büyükada Rum Yetimhanesi de AB'nin dikkati dahilindeki konumunu koruyor. Bilindiği gibi, Avrupa’nın kültürel mirasının korunmasında öncü kurum olan Europa Nostra ve Avrupa Yatırım Bankası, bugün İstanbul’un ve Adalar’ın önemli bir parçası olan Büyükada Rum Yetimhanesi kompleksinin kurtarılması ve korunması için eylem planını içeren teknik ve mali raporu yayımlamıştı. (http://www.europanostra.org.tr/buyukada-rum-yetimhanesi-avrupanin-tehlike-altindaki-7-kulturel-miras-programi-raporu-yayinlandi/) Büyükada Rum Yetimhanesi kompleksi, Europa Nostra Turkiye/Bizim Avrupa Derneği tarafından bu programa aday gösterilmesi üzerine, geçen sene Avrupa'nın tehdit altındaki yedi kültürel miras yapısı arasına seçilmişti.
Rapor, 29-31 Mayıs 2019 tarihlerinde gerçekleştirilen, üç günlük, uzmanlardan oluşan bir heyetin Türkiye ziyareti sonuçları ve tarihi yapılarda deneyimli statik mühendisi Clive Dawson’ın Nisan 2019’da yapıyı yerinde inceleyerek ürettiği yapısal rapor esas alınarak hazırlandı. Avrupa Yatırım Bankası Enstitüsü, Europa Nostra, ve Europa Nostra Türkiye’den kültürel miras ve finans alanından uzmanlardan oluşan heyet, Yetimhaneyi yerinde ziyaret etti, ve yerel paydaşlarla ve yetkililerle görüşmeler yaptı.
Ziyaret kapsamında Fener Rum Patrikhanesi, Ekümenik Patrik Hazretleri Bartholomeos, Adalar İlçesi Belediyesi Başkan yardımcıları ve Meclis Üyeleri, TC Kültür ve Turizm Bakanlığı, Kültür Varlıklarını Koruma Kurulları Daire Başkanlığı, İstanbul 5. Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu üyeleri ve Türkiye’nin AB Büyükelçisi Christian Berger ile görüşüldü.
Berger, Heybeliada'daki Manastır ziyaretinde de, yakinen izlediği bu konuda Açık Radyo'ya şu açıklamada bulundu:
"Bu konuyu son derece yakından izliyorum. Mekânı geçen Ekim ayında ziyaret etmiştim. Bildiğiniz gibi, yapıyı korumaya niyetli bir heyet beraberinde bir tur düzenledik ve temaslarda bulunduk. Bu sırada yapının onarım ve restorasyonu sürecinde gelecekte nasıl kullanılacağı da tartışma konumuz oldu. Bir AB örgütü olan Europa Nostra ile, bu konuda çalışmalar yürüttük. Bu yapının korunması adına yedi yapı arasına katılması adına çaba gösterdik ve bu çabamızı sadece bu Yetimhane ile değil, Türkiye'nin Bulgar sınırından İran sınırına değin varan belli diğer yapıları adına da sürdürmeye devam edeceğiz. Türkiye, kültürel miras adına son derece büyük bir birikim taşıyor ve bunu son derece yakından izlemeyi sürdürüyoruz."
Adalar Belediye Başkanı Erdem Gül ise, aynı konuda şu fikirleri beyan etti:
"Zaten STK, 'Dünya Mirası Adalar' girişimi ile bu konunun içinde. Keza, Patrikhane ile konuşuluyor. Sonuçta Büyükada Rum Yetimhanesi, genel olarak Adalar'ın, özel olarak İstanbul'un ve Büyükada'nın tarihi bir değeridir.Dolayısıyla biz buranın yeniden hayatiyet kazanmasını her zaman savunuruz."
Elbette Heybeliada demişken, bir uyarı daha yapalım: 16'ncı İstanbul Bienali de bu yıl Adalar'da konaklamayı sürdürüyor. Sanatçı Hale Tenger'in de, bir çok isimle beraber, bir eseriyle Büyükada'da yer alacağı bienalin küratörlüğünü, Fransız felsefeci ve yazar, küratör Nicolas Bourriaud üstleniyor. Bienal bu yıl, Dünya üzerindeki kirliliğe referans veren 'Yedinci Kıta'-Antroposen isimli-kavramsal bir temaya dayanıyor ve 16 Eylül itibariyle İstanbul MSGSÜ Tophane Resim Heykel Müzesi / Antrepo şantiyesi, İstanbul Pera Müzesi ve Büyükada'da ücretsiz olarak, Pazartesi hariç her gün 10.00/18.00 saatleri arasında izlenmek üzere gün sayıyor. Bienale ücretsiz davetiye için, ziyaretçilerin internet üzerindeki 16bziyaret.iksv.org sitesindeki başvuru formunu doldurmalarından sonra, sergi mekânlarına girişlerini sağlayıcı birer QR kodunun verilmesi tasarlanıyor. Bilindiği gibi, bienalin daha önce açıklanan mekânlarından biri olan eski Haliç Tersanesi, 'asbest seviyesi' ve beraberinde getireceği insan sağlığına yönelik zarar olasılığı nedeniyle gündemden çıkarılmış ve bienal, son bir kararla Tophane'deki Galataport bölgesinde gelecek bahar açılması beklenen, Mimar Emre Arolat imzalı eski 5 numaralı Antrepo yapısı'na alınmıştı.
Şarkıcı / Yorumcu | Parça Adı | Albüm Adı | Süre |
---|---|---|---|
Taner Öngür & 43.75 | Ada Yolu Kestane | Sayko Ana | 2:56 |